Bir süredir insülin direnci derdiyle uğraşıyorum. Hamilelikte şekerim çıktığı için normal bir kadına göre şeker hastası olma ihtimalim 2 kat artıyor. Ne güzel bir bilgi değil mi:) Bebek doğar doğmaz normale dönecek dediler, dönmedi. Bu yüzden bu aralar fiziksel ve zihinsel olarak bu konuya odaklanmış durumdayım. Özellikle somatik seanslarından çok destek alıyorum bu konuda.
Hamilelikte şekerimin çıkmasına pek şaşırdım diyemem. O kadar çok stres kaynaklı tatlı yedim ki. Hem de öyle böyle değil, 3 tane üst üste tulumba tatlısını (ekte görseli mevcut) buzdolabının kapağını bile kapatmadan yerdim. Sanki öyle yiyince sayılmayacakmış gibi.
Geçen bir somatik deneyimleme seansında gördük ki, şekerimin çıkması bedenimin bana ‘dur ve bir şeyleri değiştir’ deme şekliydi aslında. Hamileydim, babamın büyük ihtimalle çıkamayacağı 2. ameliyatı gerçekleşiyor, aynı zamanda doğum günüm. Sabah İstanbul’dan apar topar arabaya biniyoruz. Yolda ne bulursam yiyorum. Sonra babam neyse ki çıkıyor ama bu defa da insana insanlığını sorgulatan bir yoğun bakım önü beklemeleri başlıyor. Sürekli bekliyoruz. Beklerken ben de sürekli yiyorum. Aç mıyım? Gerçekten hatırlamıyorum. O kadar çok duygu var ki, zaten içimde gelişmekte olan bir bebeği kapsarken, bir de o duyguları kapsayamıyorum. İşin ilginci bu duygular içimde hiç net değil. Hastane seçiminden, babamın hayat tarzına kadar herşeye öfkeliyim. Bana hamileyken bunu yaşattığı için çok öfkeliyim. Ve çok çok çok üzgünüm. Ama o an hiç birini göremiyorum. Herşey ve herkes bir bulutun arkasından sesleniyor bana. Şimdi anlıyorum ki sinir sistemim kendimi korumaya almak için donmaya girmiş. Ama duyguların verdiği rahatsızlık devam ediyor. Çünkü yatağın altına saklanmış bir bezelye tanesi gibi, orada rahatsız eden bir şey var ama yatağı kaldırıp da bakmadığım için yüzleşip gönderemiyorum. ‘Dur ve bir şeyleri değiştir’ derken bedenim, ‘şeker yeme artık’ demiyordu aslında. ‘Bir sürü uyaran ve bir sürü stres veren şey var, bunları anla ve sindir’ demeye çalışıyordu. Duyguları sindirmedikçe, fiziksel olarak yediklerimi de sindiremez oldum sonunda.
Duyguların verdiği bu rahatsızlıktan kurtulmak için de, sürekli yiyeceklerin verdiği o kısacık uyuşma anının peşinde koşuyordum. Büyük bir ihtimalle ömür boyu duygularımı bastırmak için böyle yedim, ama artık tam da hamileliğimde bu durum çok kötü bir alışkanlığı dönüştü. Şekeri olan bir hamilenin sürekli tatlı yemesi kadar suçlu hissettiren az şey var sanırım. İyi bir günümdeysem ‘artık bu son, bundan sonra yemiycem hiç tatlı’ diyorum, normal bir günümdeysem kendimi aşağılıyordum…
Sonra Sezgisel Yeme eğitimi alırken, hocalarımızdan birinin bir lafı bende bir kapı açtı, kendi kendimle kavgamı sona erdirdi;
Şimdiye kadar yediklerinize müteşekkir olmalısınız. Kapsayamadığınız o duygularla başa çıkabilmeniz için size yardımcı oldular. Siz olayların içinden geçerken, her yer bilinmezle doluyken, tatlarıyla dokularıyla değişmeden sizin yanınızda oldular. Artık duygularınızı yemekle değil, başka yollarla kapsamayı öğrendikçe onlara olan ihtiyacınız da bitecek.
Gerçekten de öyle oldu. Artık bir tulumba tatlısının beni nasıl hissettireceğiyle ilgili fantazilerim yok. Ama yine de, teşekkürler tulumba tatlısı.
Sevgiler
Pınar
6.2.2022
Comentários